İnsanımızın Dertlerini de, Çözüm Yollarını da Biliyoruz. | Saadet Partisi
 
   

İnsanımızın Dertlerini de, Çözüm Yollarını da Biliyoruz.

16.12.2020

İnsanımızın Dertlerini de, Çözüm Yollarını da Biliyoruz.

Yoksulluk Sorun Olmaktan Çıktı; Çünkü Bir Yaşam Tarzına Dönüştü

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Resulayn’da şehit olan askerlerimize taziye, İzmir ve Antalya illerimizde yaşanan sel felaketlerine de geçmiş olsun dileklerini ileterek basın toplantısına başlayan Temel Karamollaoğlu, iktidarın bazı isimlerinin açıklamalarına tepki gösterdi. "Türkiye’de, yoksulluğun sorun olmaktan çıktığını” iddia eden Baka'na cevap veren Karamollaoğlu; “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı; çünkü bir yaşam tarzına dönüştü.” ifadelerini kullandı.

Covid-19 salgını sebebiyle zor durumda olan esnafın sorunlarını da dile getiren Karamollaoğlu, Almanya’yı örnek göstererek; "biz, esnafımız için ne yapıyoruz" sorusunu sordu.

Çiftçimizin 2002’den bugüne artan borçlarını da gündemine alan Karamollaoğlu, tarımın en hayati meselelerden birisi olduğunu ifade ederek, son olarak dış politikada son günlerde yaşanan olayları değerlendirdi.

İşte basın toplantısının detayları…

 

Taziye ve Geçmiş Olsun

Kıymetli basın mensupları; öncelikle birkaç gün önce Resulayn'daki hain saldırıda şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yine İzmir ve Antalya’da karşı karşıya kaldığımız sel felaketlerinden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi ileterek basın toplantımıza başlamak istiyorum.

 

DEVA Partisi Ziyareti

Bildiğiniz üzere, Pazartesi günü Deva Partisi Genel Başkanı Sn. Ali Babacan’a bir 'hayırlı olsun ziyareti' gerçekleştirdik.  Ülkemizin meselelerini de değerlendirme imkânı bulduğumuz bu ziyaretlerin, ülkemizin geleceği için önemli olduğu kanaatindeyim.

Nasip olursa, Perşembe günü de Sn. Davutoğlu’na bir ziyarette bulunacağım. Bundan sonra da inşallah, siyasi parti ziyaretlerimize devam edeceğiz.

 

Türkiye’de Yoksulluk Bir Yaşam Tarzı

Türkiye’de Covid-19 salgını ile birlikte, var olan sıkıntıların hangi boyuta ulaştığının anlaşılması büyük bir önem taşıyor. Şimdi bütçe dönemindeyiz; bildiğiniz gibi gelecek yılın bütçesi komisyonlardan geçti ve iktidarın, bu durumu nasıl gördüğünü ve problemlerin üstesinden nasıl geleceğini bütçede dile getirmesi icap ediyor.

İktidar mensuplarının söylemlerine baktığımız zaman; iktidarın, gerçeklerden bütünüyle kopuk olduğu kanaati hem bizde hem toplumda kabul gördü.  Bugünlerde çıkmış, bir Bakan; “Türkiye’de, yoksulluğun sorun olmaktan çıktığını” iddia ediyor. Hanımefendi, sen hiç sokağa çıktın mı? Hiç vatandaşla yüz yüze geldin mi?

İktidar partisinden bir başka isim; “işsizlik yok, iş beğenmeme sorunu var” diyor, bir başka isim ise kuru ekmek yiyen vatandaşlarımız için; “karınları doyuyor ya” diyebiliyor! Daha da acısı, Sn. Cumhurbaşkanı; “evine ekmek götüremeyen vatandaşımız yok” diyebiliyor, maalesef. Bu ifade, toplumdan ne kadar koptuklarının en açık delili…

Ve bugün geldiğimiz noktada; “Türkiye’de, yoksulluk sorun olmaktan çıktı; çünkü bir yaşam tarzına dönüştü” demek, halimizi en doğru şekilde ifade eden cümledir kanaatindeyim. İktidardaki arkadaşlar, kendi rakamlarına ve yaşamlarına bakarak yoksulluk azaldı zannediyorlar; ancak çok büyük bir yanılgı içindeler. Bunun da faturasını bir gün mutlaka ödeyecekler! Bu millet, kendi sıkıntılarına bu kadar bigane kalan bir iktidarı daha fazla sırtında taşıyamaz!

İktidar partisi sanıyor ki; TÜİK, “işsizlik, 2020 yılı Eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 550 bin kişi azalarak 4 milyon 16 bin kişi oldu" deyince, işsizlik ortadan kalkıyor!

Daha birkaç gün önce, Samsun'un Canik ilçesinde bir vatandaşımız, avuçlarının içine “iş, aş” yazarak hayatına son verdi.  Bu, iktidarda bulunan arkadaşların vicdanını sızlatmadı mı; merak ediyoruz? En başta iktidar partisine olmak üzere, bu ayıp hepimize yeter de artar!

 

Esnafa 'Nefes Aldıracak' Destek Verilmeli

Almanya, 16 Aralık-10 Ocak arasında geniş çaplı bir kapanmaya gidiyor. Fakat kapanmak zorunda kalan iş yerlerinin sabit giderlerini ise % 90 oranında devlet karşılayacak. Peki Almanya, esnafına böyle sahip çıkarken; biz ne yapıyoruz?

Esnaflarımıza devlet desteği şart! “Kendi başınızın çaresine bakın” demekten ileriye giden ciddi hiçbir tedbir alınmıyor. Ticaret Bakanı’nın ifadesiyle, sadece “nefes kredisine” esnaflarımız mahkûm edilmemeli; gerçekten onlara “nefes aldıracak” destek paketleri bir an evvel açıklanmalıdır. Cumhurbaşkanı’nın, son kabine toplantısında yaptığı açıklamalar bizi tatmin etmiyor.

 

Çiftçi Perişan

Burada önemli gördüğümüz bir başka hususa da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Tarım, ekonomik şartların düzelmesinde Türkiye’nin en önemli faaliyet alanlarından birisidir. Biz, hâlâ ekilebilir topraklarımızın %10’nu ekip biçemiyoruz.

2002’de 2.6 milyon çiftçimizin borcu; 2.5 milyar TL'ydi. 2020'de ise 2 milyon 110 bin çiftçimizin bankalara borcu 125 milyar TL oldu. Bugün, her bir çiftçimizin 61 bin TL borcu var.  2002’de, her bir çiftçimizin 1000 TL borcu vardı.

Muhterem arkadaşlar; bu iktidar, 2006 yılında bir kanun çıkardı, kendi aldıkları karara göre; "her sene bütçeden milli gelirin en az %1’i kadar çiftçiye destek verilecek" dendi. Ama tarıma kanunen verilmesi geren milli gelirden %1’lik destek hâlâ verilmiyor. 2020'de, 43 milyar TL verilmesi gerekirken; 22 milyar TL destek verildi.

Tablo ortada; tarım, bir ülkenin 'milli güvenlik meselesidir' ve can damarlarından birisidir. Tarım, cidden ihmal edilecek bir konu değil. Bütün dünya için en önemli sektör gıdadır, o da tarıma dayanır ama böyle giderse; bu topraklar, ekilip biçilemeyecek bir hâl alabilir ya da daha da kötüsü bizim toprağımız, elin yabancısına yok pahasına satılmaya mecbur kalınır! İthalat mantığı ile tarımı düzeltemezsiniz, faiz ile ekonomiyi düzeltemezsiniz.

 

Kimse Umutsuz Olmasın; Umut Biziz

Biz Saadet Partisi olarak; evine ekmek götüremeyen işçimizin de, lokantada garsonluk yaparken işsiz kalan vatandaşımızın da, ay sonunu getiremeyen esnafımızın da, ürününün değerini alamadığı için iflas noktasına gelen çiftçimizin de, özellikle iş arayıp da iş bulamayan gençlerimizin de dertlerini biliyoruz, çözüm yollarını biliyoruz.

Tarihsel tecrübemiz ortada; Milli Görüş’ün iktidar ortağı olduğu dönemler hepimizin malumu. Biz, bunu daha önce başardık; Allah’ın izni ile yine başarırız. Aziz milletimiz müsterih olsun. Ne kadar zor günler yaşarsak yaşayalım; karanlığın en koyu olduğu dönem, şafağa en yakın olduğu vakittir.

Kimse umutsuzluğa kapılmasın! Çünkü Mili Görüş var ve Milli Görüş'ün temsilcisi olarak da Saadet Partisi var!

 

Türkiye, Gerçek Gündemine Dönmeli

Biz, fırsat bulduğumuz her ortamda ülkenin meselelerinin ayrı ayrı gerçek konulara tahsis edilerek konuşulmasını istiyoruz. Ama maalesef iktidar ve destekçileri, dedikodu ile gündem oluşturuyorlar. Biz, bundan razı değiliz; mutlaka Türkiye’yi, gerçek gündemine taşıyacağız.

Bu problemlerin nasıl çözüleceği konusunda kendi fikirlerimizi ve projelerimizi milletimize aktaracağız. Problemler, bugünkü büyüklüğüne bakılarak; çözülmesi imkansız gibi gösterilmemelidir.

Bu problemlerin çözümü var. Bunun çözümü, gerekli kaynağı başka yere değil; esas problemin olduğu yere aktarmaktır. Yolsuzluk, israf ve rüşvetten bu ülkeyi kurtaralım; bugünkü bütçenin içinde bile en az 250-300 milyar lira yatırım imkanının doğacağını görürüz.

 

Türkiye-İran Gerilimi Kimseye Fayda Sağlamaz

Basın toplantımıza, dış politikada yaşanan bazı hadiselere de değinerek son vermek istiyorum. Türkiye, eğer bölgede söz sahibi olmak istiyorsa; bunu ancak İslam ülkeleri ile olan bağını kuvvetlendirerek gerçekleştirebilir.

İran’la aramızda meydana gelen soğukluğun bir an önce telafi edileceğini umut ediyorum. Bizim, münasebetlerimizi daha samimi tutmaya ve birbirimize olan asırlık güvenimizi tazelemeye ihtiyacımız var. Dış politikada birbiri ile iç içe olabilecek, dış politikada birlikte hareket edecek iki ülke var; Türkiye ve İran.

 

ABD Yaptırımları

Dış politikada yaşadığımız bir başka hadise de hepimizin malumu… ABD, Türkiye’ye karşı bir yaptırım kararı aldı. Biz, ABD’nin Türkiye’nin takındığı tavrı kabul etmek durumunda değiliz! Bu durum, sadece tepki göstermekle halledilebilecek bir konu değildir. Tepkiler sadece lafta kalırsa; hiçbir mana ifade etmez.

Amerika’nın bu çifte standartlı tavrını şiddetle kınadığımızı belirtiyorum. Türkiye’nin de, bu konuda elini güçlendirecek başka adımlar atmak zorunda olduğunu da belirtmek isterim.

Bu süreçte Türkiye’nin üzerine düşen asıl vazife, şahsiyetli bir dış politika ve başta komşu İslam ülkeleri olmak üzere, İslam dünyası ile ilişkilerin güçlendirilmesidir. Geldiğimiz noktaya bir bakın; İslam ülkelerinin büyük bir kısmı, gitti İsrail’i tanıdı! Bu, doğrudan doğruya Türkiye’nin mesuliyeti altındadır.